29 Haziran 2009 Pazartesi

Yaşamı, giderek yoluna dizili bir dizi irili ufaklı mucizeye dönüşen "abla"nın, dönüşür ve çevresindekileri de dönüştürürken tanık oldukları:

2009 yılı 6. ayı sonuna doğru, incecik hilâlli yıldızı bol serin bir akşam, yazları sitenin girişindeki meydandan kalkan otobüsle İstanbul'a yollanan "abla", Burhaniye'ye varmadan daldığı derin uykudan, mola yerine girerken anons ve ışık saldırısıyla sertçe uyan(dırıl)ır. Gece karanlığında aynı firmanın, birbirinin aynı görünen bir başka otobüsüne binmemek için plakayı ezberler, uyku sersemi birbirine toslayıp tokuşan kalabalıkla yemek sırasına girer. Yayla çorbasında karar kılar, ağzı, saçları beyaz maske ve aşçı külahıyla örtülü bir kadın karavanayı karıştırıp doldurduğu kepçeyi kaseye boşaltır; o da uyku sersemi midir nedir, çorbanın bir kısmı tepsinin içine saçılır. "Abla" hiiiiiç sinirlenmez. Sağlı sollu sandalyelerde, geçişi olanaksız kılarak yayılmış oturanlara hiiiiç kızmaz, bir kâğıt peçeteyle damlamasın diye silmeye çalıştığı tepsisiyle, kendine yol açar, bir masaya oturur. Yayla çorbasında pirinçten çok nane oluşuna hiiiiç öfkelenmez, sakince çorbasını içer. Tuvalete girer, parmağını kapıya sıkıştırır, canı yanar, sırası gelmiştir, tam baldan tatlı öfkeye kapılacakken, tam o anda, o daracık zaman aralığında kendini yakalar; çok değerli karar anını kaçırmaz, ibreyi yeşilde tutar, seçimini sinirlenmemekten yana yapar. Serin geceye çıkar, kilitlenme eğilimli dizlerini çalıştırmak için hızla bir aşağı bir yukarı yürürken, sevgi talebiyle, sevinçle üzerine saldıran koca köpekten hiiiiç korkmaz, onu kendisiyle güreşmeyeceği konusunda ikna etmede bayağı zorlansa da, anonsla otobüsüne yürürken duygularını gözden geçirerek mola dökümü yapar; öfke ve korkuya prim vermeyerek duygusal dengesini koruduğunu saptar, koltuğuna oturup yastığını boynuna yerleştirirken, kendisini bu konudaki çabasından ötürü kutlar ve seçim anı fırsatı için, içtenlikle teşekkür eder.

Feribota binerken "...inerken değerli eşyalarınızı yanınıza alınız..." anonsuyla uykusu kırılan "abla" daha çok, yanda, koridorun öte yanındaki koltuklarda iki küçük kızıyla yolculuk eden kadının telâşıyla ayılır. Yola çıkmadan 6-7 yaşındaki büyük kızına, ayağı dibinde yer yatağı yapan, 3 yaşlarında görüneni yanına yatıran, 20'li yaşlarda, en fazla 45 kilo küçücük kadın panik içinde! "Uyan, otobüsten ineceğiz, sen büyüksün bana yardımcı olmalısın" diyen anneyle, uykudan sıyrılamayan kızın bin zahmetle toparlanmaya çalışmalarını anlamlandıramayan "abla", kendi ağır sorumluluklu çocukluğuyla paralellik kurduğu küçük kıza acıyıp dururken, genç kadının sorusu üzerine mesele aydınlanır: "Ben" der kadın içtenlikle, "ilk kez otobüsle feribota biniyorum, inip otobüs değiştireceğiz sandım."

İstanbul'da kardeşleriyle buluşan "abla"nın küçük kız kardeşinin, ortancanın 50. yaşgünü şerefine düzenlediği kutlamaların birinci ayağı, İKSV, 37. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali kapsamında Kraliçeler. Kataloğun "Doğumunun 350. yılında 36 yıllık kısa yaşamına pek çok eser sığdıran İngiliz müziğinin babası Purcell'in ve ölümünün 250. yılında barok müziğin ustası Händel'in eserlerindeki gururlu, gizemli ve âşık kraliçeleri tarih sayfalarından çıkıyor ve bu konserle birlikte müzikseverler için dile geliyor. Verdiği resitaller ve albüm kayıtlarıyla kısa sürede uluslararası basının yakından takip ettiği bir isim olan Christophe Rousset'nin opera tutkusunun bir ürünü olarak 1991 yılında kurduğu topluluğu Les Talens Lyriques ve ünlü soprano Anne Hallenberg ile birlikte tarihin sararmış sayfalarını sizler için çevirecek, iki büyük müzik dehasının kraliçelerini yorumlayacak ve onları yeniden taçlandıracaklar." diye tanıttığı gösteri. Üç ayların ilkinin başlangıcını müjdeleyen azıcık kalınlaşmış hilâl Aya Sofya üzerinde ışıldarken, pahalı parfümlerle tütsülenen sahnedeki güzel kadın, oktavlar arasında rahatça inip çıkarak hacimli güzel sesiyle Aya İrini'nin içini, dışarı taşarak asırlık çınarlar altında mutlu güzel kedilerin süslediği bakımlı saray bahçesini, genişleyip yayılarak doldurur.

Ablalarına her festival ne yapıp edip bir Aya İrini gösterisi armağan eden küçük kız kardeşin kutlama programı, ertesi akşam üzeri Aksanat'ta Şeylerin Şekli adlı oyunla sürer: Cüretkâr yazıları dolayısıyla bağlı olduğu Mormonların dışladığı Neil Labute'ün yazdığı Mehmet Ergen'in çevirip yönettiği oyunu izleyen, bayılan ille de ablalarım görsün deyip, gösterimin uzatıldığını duyar duymaz koşup bilet alan küçük kız kardeş, Esra Bezen Bilgin, Betul Çobanoğlu, Deniz Celiloğlu ve Bartu Küçükçağlayan'ın sergilediği, Afife Jale ödüllü yetkin oyunculukla, üç kata yayılan becerikli sahne düzenlemesiyle, sanat nedir? sorusuna kadın-erkek ilişkileri aracılığıyla yanıt arayan çok güzel oyunu önerdiği için özel teşekküre mazhar olur. "Abla"nın karşılaştığı herkese, bu oyunu mutlaka görmelerini önermesi onun oyunu ne kadar beğendiğinin bir göstergesi sayılsa gerektir.

12 kişilik bir arkadaş grubuyla bir araya gelinen gece, az bir zaman önce varlığından haberdar olunup, sunumu da lezzetleri kadar muhteşem geleneksel Mardin yemeklerinin mide kadar göz de doyurduğu Cercis Murat Konağı. Meraklısının ne olduğunu bildiği, "abla"nın ise keşfetmekten büyük memnuniyet duyduğu, Kilis'ten bu yana, -"abla" 40 yıl önceden sözetmekte...- böylesini yememiştim dediği çiğ köfteye, bayıldığı mezelere, yanısıra kalaylı bakır kasede sunulan ev yapımı Süryani şarabına, Kilis Katmer'ine benzeyen, ondan hiç de aşağı kalmayan tatlısına, en kısa zamanda tekrarlanacak! işareti konur.

Tüm bu yoğun trafik arasında bir ara, Taksim'e ulaşmak üzere, evden, telefonla taksi çağırmaya üşenip yolun başında durdururuz fikriyle çıkan "abla" ile ortanca kız kardeşinin tanık olduğu bir küçük mucize: Saat 15:45, taksilerin nöbet değişimi için duraklarına ulaşmaya çalıştıkları, bu yüzden aynı yöne gitmiyorlarsa müşteri konusunda nazlandıkları zaman dilimi. Yolun karşısında bir taksi ile işaretleşen kardeşler, onun manevra yapıp dönüp gelmesini beklerken yaklaşık yirmi aracın önlerinden geçişine tanık olurlar. Nihayet önlerinde bir taksi durur, yola koyulurken, onun işaretleştikleri taksi olup olmadığını sordukları şoför "abla"ya kendisini tanıdığını, geçen kış onu sapı kırık bavuluyla Peru dönüşü, buraya getirdiğini, yolda Mayalardan, sona ermekte olan Maya Takvimi'nden, Dünyanın yapacağı kuantum sıçramasından... sözettikleri çok hoşuna giden uzun sohbeti unutamadığını anlatır. Adam Fawer'in Olasılıksız'ını bir hamlede okuyup beğenmiş "abla" merak eder, acaba İstanbul'da yola dikilen birinin altı ay önce kendisini bir yerden bir yere götüren taksiye, -taksi şoförü önyargısını parçaladığı için kendisinin de unutmadığı birikimli sürücüye- rastlama olasılığı nedir?

16 Haziran 2009 Salı

Tüm yaşamında -belki de- ilk kez, burada, kendisini eğreti hissetmediğinin farkına varan "abla"...

2009 yılı 6. ayının 12. günü, UFO ve Yeniçağ başlıklı 4. Uluslararası Kongre'yi izlemek üzere İstanbul'a gelen "abla", muhteşem iki gün ardından, dönmeden, notlarıyla kucağındaki laptop arasına uzanıp, başını, okşaması için eli altına ustalıkla sokan Karapati'nin engellemelerine aldırmaksızın yazısını yazar:

13 Haziran 2009, Cumartesi sabahı, bir gece önce damadın çizdiği yol haritasına göre, yolun ne kadar süreceğini bilmediğinden, sabah 7 suları, Gürsel Mahallesi girişinden çevre yoluna çıkan merdivenlere saran "abla", metrobüste bedelini UFO konulu mini konferansla ödediği iki gencin Akbil desteğiyle Zeytinburnu'na varır. Konuşmalara kulak misafiri olan bir başka gencin önayak olmasıyla metroya, alnında Havaalanı yazılı trenle de Yeşilköy CNR binası karşısındaki otele rahatlıkla ulaş(tırıl)an "abla", hayran kaldığı metrobüs uygulamasıyla, umduğundan çok daha kısa sürede menzile varır.

İstasyondan çıkan, kalabalık dansçılı dans gösterilerinin yapıldığı, dün gece yanmış gibi görünen büyük çadırın enkazı önünden geçip otele yönelen, kırmızı halıyla kongrenin yapılacağı binaya giren "abla", çevirileri dinlemek üzere kimliğini bırakıp bir kulaklık alır. Küçük kız kardeşinin, -doğum günü hediyesi- katılım bedelini banka aracılığıyla yolladığını beliren kaydı çantasından çıkarır, salon kapısındaki kalabalığa karışır, kapılar açılır, -henüz- ufak kalabalık, bir saat sonra tıklım tıklım dolacak devasa salona dağılır.

Kaval ve viyola eşliğinde Yeni Çağ boyutlu güzel bestelerini seslendiren Tuluyhan Uğurlu mini konseri ardından, 09:30'da, sadece altı haftada organize edildiğini söylediği kongrenin teknik aksaklıklarını gidermeye çalışırlarken açış konuşması yapan Sirius UFO Araştırma Bilimleri Merkezi başkanı Haktan Akdoğan, Dünya UFO Günü'nün mimarı ve Dünya UFO İfşaat Kampanyası'nı da başlatan bir güzel insan. Bir kaç yıl önce Taksim'de Parmakkapı Sokak'ta bir dairede açtıkları sergiyi, sonradan bir TIR'a yükleyip Kapadokya senin, Denizli benim... dolaşarak kampanyanın yurt içi ayağını gerçekleştiren derneğin çıkardığı dergiyi büyük hevesle okuyan "abla" gözünü, kulağını sahneye kilitlemişken ufak tefek biri yanındaki sandalyeye ilişir. Emekli lise resim -ve bir dönem din dersi- öğretmeni, aydın hanımla "abla" arasında, aynı dilden konuştukları ve benzer birer geçmişe sahip olduklarından, ilk andan başlayıp iki gün boyunca derinleşen bir dostluk oluşur.

Haktan Akdoğan'ın, meraklısının* Habertürk'te izlemiş olabileceği Türkiye UFO Dosyası, İlk Defa Istanbul Kongresinde Gösterilecek Olağanüstü UFO Görüntüleri ve Gizlenen TC Resmi UFO Olayları, Kutsal Metinlerde ve Kuran'da Uzaylılar Gerçeği, Dünya UFO İfşaatının Önemi,
2012 Uzaylılarla Temas, Havada Burun Buruna! Askeri ve Sivil Pilotlar Yaşadıkları UFO Karşılaşmalarını İlk Defa İstanbul Kongresinde Açıklıyor, Üst Düzey Resmi Ağızlardan Çok Önemli Açıklamalar
başlıklı konuşması, Kumburgaz'da, yaratıkların seçildiği UFO çekimini yapan Yalçın Yalman'ın sunumu ardından; araştırmacı, yazar, belgesel yapımcıları, İtalya'da UFO'ların 8 yıldır izlediği Antonio Urzi ile Pier Giorgio Caria, hayranlık uyandıran detaylı görüntüler eşliğinde, Urzi Olayı, Antonio Urzi'nin Yaşadıkları ve Yaptığı 1700 den Fazla UFO Gözlemi ile Yüzlerce Saat Filme Aldığı Dünyanın En Yakın Olağanüstü UFO Görüntüleri İlk Defa İstanbul Kongresinde Açıklanacak, Italya'da yaşanan Uzaylılarla Açık Temas Olayı, İtalya ve Dünyadan Çok Önemli UFO Görüntüleri üzerinde konuşurlar.

Yemek molası ardından sahneye gelen bilim adamı, araştırmacı, yazar, Uzaylı Çipleri Uzmanı Dr. Roger Leir, Uzaylılarca Alıkonanlar ve Yaşananlar, Yerleştirilen Çiplerin Görüntüleri ve Dünyanın En Önemli Üniversite ve Laboratuvarlarında Çipler Üzerinde Yapılan Bilimsel Analizlerin Şok Edici Sonuçları!, Kaçırılma Fenomeninin Ardındaki Amaç... üzerine konuşurken bedende parçalanmış bir çipin operasyonla çıkarılışının görüntüleri perdeye yansır. "Daha sonra steril kutuya koyduğumuz parçalara baktığımızda çok şaşırtıcı bir şey gördük" der Dr. Leir, "renkleri koyulaşan parçalar birbiri ardına dizilmişti. Dahası, araştırmalarımız sonunda Dünya kökenli olmadığını bulguladığımız metalin üzerini biyolojik dokunun örttüğünü saptadık, metal üzerinde doku!.."

Kongrenin ilk gününün son konuşmacısı temasçı, araştırmacı, yazar, 1984 yılından beri temasta olduğu Arkturuslular ve diğer üst boyut varlıklarından bilgiler aktaran Dr. Norma J. Milanovich, konuşmacılar arasında en Yeniçağ'cı olanı: 2012, Dünya Gezegeninin Yeni Çağ'a Girişi ve Kozmik Bilinç, Bu Tarihten Sonra Neler Olacak?, Bizi Neler Bekliyor? Olacaklara Nasıl Hazır Olmalıyız?, Foton Kuşağı, 5. Boyuta Yükseliş konularında konuşur: "25 yıldır kanallık yapmaktayım, Dünyanın enerji gridlerindeki ülkelerde dengeleme çalışmaları yaptım. Önümüzdeki 3 yılda olacaklar Atlantis'ten bu yana en büyük olay, 2012 zamanın sonu, aynı zamanda başı, Alfa-Omega gibi. Paniğin nedeni hazırlıksız olmaktır, duygusal bedenlerinizin bunu korku olarak algılmasına izin vermeyin. Bu dönemde yaşamak ayrıcalık, kendi seçtiğimiz, bildiğimiz geçiş bizim vardiyamızda gerçekleşecek. Bu muhteşem bir şey! ...Egemen bilgi saklıyor, Google'da 2012, Kıyamet yazın, araştırın. ...Olacağı kehanet edilen her şeyi değiştirebiliriz, bu bizim gücümüz, aynı zamanda sorumluluğumuz..." der. Bir buçuk saatlik konuşmasının sonunda "abla"yı hiç de şaşırtmayan bir şey söyler, Spielberg'in Üçüncü Türden Yakınlaşmalar filminin son sahnesine atıfla "size, orada, sesten renge geçişle, çakralarınıza mesajlar iletildi" sözlerini "başlangıçta ses vardı" diye bağlarken La notası verdiği toplulukla ses çalışması yapar.

14 Haziran 2009, Pazar
günü sabahı "abla", bir gün önce tanıştığı hanımla sözleştikleri gibi buluşur.

İlk konuşmacı İngiliz Savunma Bakanlığı UFO Masası Eski Şefi, yazar, araştırmacı Nick Pope, İngiltere Hükümeti ve Savunma Bakanlığınca Gizlenen Resmi UFO Kayıtları ve Yakın Karşılaşmalar konusunda konuşur: X-Files'in Fox Mulder'i gibi olmadığını, elinde fenerle -ille de karanlık- bodrumlara girmesi gerekmediğini, en önemlisi yanında bir Ajan Scully olmadığını belirtir. İşinin, gök cisimlerini inceleyip, Savunma Bakanlığı'na rapor etmekten, gizli dosyaları açıklayın lanet adamlar! diyen bilgi taleplerini cevaplandırmaktan öteye geçmediğini anlatır. "Bizi hiç bir alanda yenmesinden hoşlanmadığımız Fransızların," diye bitirir sözlerini, "UFO dosyalarını halka açması üzerine, biz de, bizdeki UFO dosyalarını kademeli olarak erişime açtık."

Bir sonraki konuşmacı, gazeteci, yazar, Dünyaca ünlü UFO araştırmacısı Jaime Maussan Alien Agenda'da Güney Amerika'dan, kendisini iyi takipçi sanan "abla"yı şaşırtarak, yumurtlar gibi bir dizi ufak gemi çıkaran ana gemi ile Ebony diye isimlendirilen, rengârenk yılan balonlara benzeyen, kıvrılarak süzülen çok geniş, tuhaf gök cisimlerinin de aralarında olduğu, bugüne dek Dünyada filme alınmış en önemli UFO görüntüleri sunar. Tarlalardaki Gizemli İşaretler Bize Ne Anlatmak İstiyor? başlığı altında, Witshire İngiltere'den muhteşem güzellikte desenlerin olduğu, sonuncusu bir gün önce tarihli, çiçek, arpa, buğday tarlaları görüntülerini büyüleyici bulan "abla"ya, "işi neredeyse chat'leşmeye vardırmışlar" dedirten dış kaynaklı mesajlardan insan ve uzaylı portresi taşıyan iki desen ile, bizim kapsüllerle kendimiz hakkında bilgi verdiğimiz platin tabaka içeriğinin benzeri, dört ay'lı bir sistemi tanıtan yanıtı taşıyan desen çok ilginç gelir.

Güney Amerika'da -gündelik yaşam içinde- filme alınan, objektiflere yakalanan Uzaylıların görüntüleri ile devam eden Maussan sunumu, Meksika'da bir fare kapanına yakalanan, korkan çiftçilerin tuzlu suda boğduğu 20 cm'lik akıllı Dünya dışı varlık ile kendisini, rengini değiştirip çevreye uyarak ve güçlü kokuyla koruyan bir başka varlığın incelendiği görüntülerle sona erer.

Yemekten sonra ilk konuşmacı, birkaç yıl önceki ilk UFO kongresinde izlediği güne göre, azıcık göbek dışında hiç değişmemiş; 1967'den bu yana yazdığı 32 kitabın pek çoğunu okumuş "abla"ya, yaşama, evrene, kendine bakarken bir başka bakış açısı hediye etmiş, çok önemli bir araştırmacı, yazar Erich Von Daniken: Tanrıların Dönüşü, Uzaylılarla Açık Temas Ne Zaman Yaşanacak? İncil ve Tevrat'ta UFO'lar, Eski Çağlarda UFO ve Uzaylı Ziyaretleri, Yıldızlardan Gelen Tanrılar, Maya Takvimi Neden 21 Aralık 2012'de Sona Erecek?, 2012 Maya Takvimi Sonu Neyi Anlatıyor, Neler Olacak? Animasyonlar ve olağanüstü görüntüler eşlğinde, iki bardak su içmek için verdiği iki kısa aralık dışında, bir buçuk saat süren çok etkileyici sunum.

Son konuşmacı Dr. Norma J. Milanovich, "2009'da bilinç değişimi yaşanacak, dalga dalga artacak, Güneş'le hizalandığımızda gerekli, yeterli üst titreşime ulaşmış bilgelik düzeyindeyseniz geçebileceksiniz..." derken bir kaç kişinin hızla salonu terk etmesi üzerine yapılan soruşturma sonucu bina üzerinde UFO! görüldüğü duyurulunca oturuma 10 dakika ara verilir. "Abla" ve arkadaşı öğretmen hanım dışarı ulaşana kadar gözlem sona ermişse de, kayıt yapanların becerisiyle elde edilen görüntü, soru cevap bölümünden sonra, salonda ekrandan yayınlanarak eksik kapatılır.

"Bugün bir uçan daire bizi onurlandırdı"
diyerek konuşmasını yeniden başlatan Milanovich, soru-cevap bölümünde ilk sorunun da muhatabıdır: "Geçemeyenlerin durumu ne olacak?" sorusunu, "Geçmeyi seçmeyenler, Balık Çağı'nın, iki Dünya savaşının yaşanacağı düzlemler hazırlanmakta, oralara, yolun başına dönüp, yeniden başlayacaklar" diye yanıtlar.

Dr. Roger Leir'in, Uzaylılar tarafından kaçırılma-alıkonma-geri getirilme olaylarıyla ilgili, "Farketmeden alınmış olabilir miyiz?" sorusuna yanıtı "Bilinçli bir anınız olmaz, arada, parça parça anılar, zaman içinde gelişen fobiler olabilir, mesela çocuklarda palyaçolara, beyaz önlüklülere, bazı hayvanlara, büyük gözlülere karşı tepkiler gelişebilir. Yetişkinler alkolizm ve uyuşturucuya sığınabilir. Genelde hiçbir şey hatırlanmaz, ertesi sabah belki bedeninizde çok ufak bir iz bulabilirsiniz..." olur.

Nick Pope, Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası'nca İngiltere'nin tüm UFO kayıtlarına ulaşabileceğimizi söyler.

E. Von Daniken "Nibiru-Marduk Gezegeni ile ne söyleyeceksiniz?" sorusunu, "12. Gezegen, dostum Zecharia Sitchin'in başının altından çıktı. 3600 yıllık yörünge tüm ölçümleri etkilerdi, bana kalırsa mümkün değil..." diye yanıtlar.

Dr. Norma J. Milanovich, "Dünya dışılar mesajcılara din konusunda bilgi verdiler mi?" sorusunu "Vaaaay, hatta vaay be!" diye karşılar ve ekler, "Evet, her dinde saflık var ama yorumcular onları hırs ile gücü elde tutmak adına çarpıtıyorlar"

Dr. Roger Leir, "melezleştirilmiş insanlarla konuştunuz mu?" sorusunu, "Dünyayı dolaşırken bazılarının melekler gibi hızlı şifa yaratma türü yetenekler taşıdığını gördüm, bunlar üst bedenleri zayıf, iri gözlü, çok zekî, bir yanıyla insan-uzaylılar..." "Kaçırılmaların amacı neydi sizce?" sorusunu da "Hiç kimse, tüm yanıtları bilmiyor. Yumurta ve sperm alınması genetik programlama deneylerini düşündürüyor" diyerek yanıtlar.

Görüntüleri izlenen akıllı yaratığın DNA sonuçlarıyla ilgili bir soru yöneltilen Jaime Maussan, "Önemli olduğuna inanıyorum" der, "Hükümetimin haberi yok, henüz kendi TV programımda bile sunmadım. İspanya Kraliçesi destekledi, belki İspanya'da bir basın toplantısı... DNA sonuçları belli olduğunda History Channel'den de izlenebilirsiniz."

Haktan Akdoğan'ın benzer bir olayın Nevada'daki kongre sırasında da yaşandığını aktarması
ardından A. Urzi ile Y. Yalman'ın, 15:46, 16:06 ve 16:24 saat, 14 Haziran 2009 tarihli kayıtlarından UFO görüntüsü heyecanla izlenir.

İki gündür yoğun sevgi ve sevinçle izlediği, kahve kuyruğunda birden, tüm yaşamında belki de ilk kez, burada kendisini eğreti hissetmediğinin farkına varan "abla", Harun Kolçak'ın gitarıyla, güzelim sesiyle seslendirdiği iki güzel şarkıdan sonra, hafiflik genişlemişlik duygusu içinde, arkadaşı ile en büyük mesajı "hepimiz kardeşiz" olduğu için UFO İfşaat Kampanyası başlatan Haktan Akdoğan'a teşekkür eder, çıkarlar. Dışarıda, çimlere uzanmış, bir süre daha göğü gözlemekte olanlara katılırlar, sonra istasyona yürürler, Şirinevler durağında sarılıp vedalaşarak ayrılırlar.

*Toplantının ayrıntılı notları, önümüzdeki günlerde siriusufo.org adresinde, erişime hazır olacak…

3 Haziran 2009 Çarşamba

“Abla”ya göre olan biten, gelene direnmekten ibaret!

Editöründen, “Tırmanan şiddet, sınır tanımaz cinsel suçlar, cinnet sınırında vahşet: Nereye gidiyoruz?” konulu yazı daveti alan “abla”nın aklına ilk gelen, “…karı-koca arasında olur böyle şeyler…” yaklaşımıyla olağan karşılanıp göz yumulduğundan, suç sayılması yüzyıllar süren, şiddetin en masum biçimi dayak.

Kış ortası bir gece “abla”, paralı kanalda, günümüzde geçen konusuna karşın, bir çeşit zaman yolculuğuna kapı açan sampo denen esrarlı bir gereçten söz edilen ilginç bir Finlandiya filmi izler. Bir kenara not almadığı için filmin ne adı, ne yönetmeni, ne de oyuncuları hakkında bilgi veremese de, filmin uyandırdığı merakla anne babasının kitaplığından kendisininkine eklenen Kalevala’yı açar, sondaki sözlükten, ilgisini çeken sözcüğü araştırır: “Sampo: Demircinin yaptığı saadet getiren değirmen. Fetiş.”

Mavi kapağında, “Kalevala Fin Destanı (Runo 1-25) Çeviren Lâle Obuz, Muammer Obuz Ankara 1965” yazan 332 sayfalık kitabın girişinde, önce Finlandiya’yı tanıtan yazarlar, ikinci bölümü, Dünyaca tanınan Fin Destanı Kalevala’yı tanıtmaya ayırmışlar. Kadınların erkeklere nazaran daha iyi ezberleyip naklettiğini belirttikleri “…destanın türküleri çoğunlukla ayakta okunur. Oturarak söylenmesi halinde, tahta sıralara ata biner gibi yerleşilir; el ele tutuşularak, ahenge uyarak sallanılarak tekrarlanır… Bu adet bugün Finlandiya’da aynen devam etmektedir.”

1835’de yayınlanan destan “O sıralarda, halk arasında (türkülerin yabancılara söylenmesi kutsallığını bozar düşüncesi) yaygın olduğundan, destanın bölgeden olmayan kişilere okunması yasak, gizli aktarılması hırsızlık sayılmakta idi. Elias Lönnrot doktor olduğu için, halk arasına kolayca girebilmiş ve hastalarıyla anlaşarak türküleri derleme imkânı bulabilmiştir.”

Şimdilerde Rus toprakları içinde bulunan, Volga gezisi sırasında uğradıkları muhteşem Kiji Adası’nın gezerlerken “abla”nın, bu adı ilk kez, bir o kadar muhteşem yerel rehber Aleksi’den duyduğu, -Fin Halkının asıl memleketi- Karelia’da doğan, “…putperest ve efsanevî özelliği olan Kalevala Destanı, 12nci yüzyılda yayılmaya başlayan Hıristiyanlığın etkisinde de kalmıştır.”

“Kalevala Destanında, Orta Asya’daki Şamanizm’in ve Totemizm’in izlerine rastlandığına ve Kozmogonisinde benzerlikler bulunduğuna değinmek yerinde olur: Çalgıya ve söze şarkıya tanınan sihirli kuvvet; ateşe, aydınlığa, kızıl renge, demire, bakıra verilen önem; karanlık, soğuk ve kara renge duyulan itimatsızlık, kozalaklı çam, meşe, huş ağaçlarının ve Sampo gibi bazı eşyanın kutsallığı; kılık değiştirmeler ve kıyafetlerdeki süsler, ziyafetlerdeki âdetler ve yenilip içilen şeyler, dünyanın ve ozanın yaradılış şekli, örnek olarak sayılabilir…”

Hikâye, şiir, kaside, türkü, ilham anlamına gelen Runo, 5’er satırlık dizilerle oluşturulmuş. 25 bölümlük destanın, “Geline Öğütler”den sonra yer alan “Damada Öğütler”in sıralandığı Runo 24, 195-240 arasında yer alan, “abla”nın bayıldığı satırlar:

(195)

İyilikle terbiye et gelini,

Tatlı dille öğüt ver;

Öğret yatakta,

Kapı ardında, anlat,

Şu iki yolda,

(200)

Birer yıl ayrı ayrı:

Tam bir yıl iyi sözle,

Gözle işaret ver, ikinci yıl;

Üçüncü yıl gerekirse,

Dokun topuğuna!

(205)

Bundan anlamazsa, yine

Dinlemezse sözlerini,

Bir kamış kes getir gölden,

Ucu tüylü, kıyı yerden!

Bununla öğret kıza

(210)

Dördüncü yıl, kamış dürt;

Kırbaçlama, kamçı vurma!

Kamıştan da anlamazsa,

Yola gelmezse yine,

Ormandan bir dal kes,

(215)

Saklıca getir kürkün altında,

Göstermeden komşulara.

Huş dalı ile okşa,

Sakın sert vurma.

Bununla da yola gelmezse,

(220)

Sözlerini dinlemezse

Dalı kullan öğüt ver;

Kapalı bir yerde,

Bir odanın içinde!

Alanda, açıkta döğme,

(225)

Çimende çayırlıkta;

Gürültüsü duyulur uzağa,

İşitir komşular ağladığını,

Sesi ormana gider!

Omuz başlarına, kaba etine

(230)

Vur vuracaksan;

Gözlerine, kulağına

Sakın dokunma!

Alnı şişer, gözü morarırsa

Çoban görür, baban düşünür

(235)

Köyde kadınlar gülerler:

Kadın savaştan mı geldi,

Yeni mi çıkmış döğüşten,

Kurt mu dalamış

Ayı mı yalamış!

(240)

Kurt damat mı ki,

Eşi mi ki bu ayı.

Başlangıçta din kurumunun belirlediği, ilişkileri düzenleyen kurallar, Hz. Muhammed’in “…Kadınlar hususunda Allah'tan korkunuz ve onlar hakkında iyilik dileyiniz...” dediği Veda Hutbesi’ndeki ve geleneği kuşaktan kuşağa aktaran destanların en tanınmışlarından Kalevala’da, Damada Öğütler’deki gibi yumuşacık, âdil, sevgi, iyilik doluyken, aynı kurallar zamanla, egemenin çıkarları gereği yeniden yorumlana biçimlene, kadının, hırslı boksörün kum torbasına dönüşmesine yol açar.

Akıl almaz örnekleri, gündelik yaşamın olağan parçası haline gelen şiddeti mayalayan Testosteron’un hükmettiği mücadeleye dayalı eril dönem, erkek evlâdı belirleyen y kromozomunun 1/3 oranında kısalışından da rahatça gözlenebildiği gibi, yerini, şefkat, sevgi, uyumun hâkim olduğu dişil döneme bırakırken, “abla”ya göre olan biten, gelene direnmekten ibaret!